ŞÜKÜR KAVUŞTUK!

İki yıldır; kandillerimizi, Ramazanlarımızı, Teravihlerimizi, Kadir gecelerimizi ve Bayramlarımızı…ağız tadıyla yaşayamıyorduk. Camilerimizin boynu büküktü. Beş vakit namazlarımıza ve Cumalara bile gidemiyorduk. Birçok dostumuzu, okul arkadaşlarımızı yitirdik. İmam Hatip Lisesinde birlikte okuduğumuz, aynı sınıf ve sırayı paylaştığımız, birlikte ders çalıştığımız, beraber gülüp oynadığımız…dava erlerini dar-ı bekaya uğurladık!

Bu yıl milat oldu. İlk defa bütün camilerimizde; mukabeleler okunacak, teravihler kılınacak, ilahi nağmeleri altında huzur içinde bir Ramazan yaşayacağız inşallah! Yaşadığımız bu mahrumiyetten dolayı Ramazan ayını dolu dolu geçirmek için camilere koşup; beş vakit namazlarımızı kılalım, teravihlerimizin tadını alalım, Kur'an hatimleriyle birlikte, Rabbimizin mesajlarını gönlümüze indirelim, hayatımızın bir parçası olsun Kur'an.

Bu yüzden ramazana; "Kur'an ayı” deniyor. Biz Kur'an'a yaklaşırsak, o da bize yaklaşır. Biz, Hâlikımızın, bize hayat iksiri olan direktiflerine uyarsak, hayatımızın bir anlamı olur. O vakit insan olmanın tadına varırız. Dünya bir başka olur. Cenneti dünyadayken yaşamış oluruz.

"On Bir ayın Sultanı” demekle sultan olmuyor Ramazan. "Kur'an ayı” diyerek övünmekle, bunları sloganlaştırmakla sonuç alınmıyor. "Rahmet ayı Ramazan geldi” diyerek mesaj atmakla da elimize bir şey geçmiyor. Sosyal medyada beğeni toplayan; "Ramazan Geldi Ramazan” ilahisi dinleyerek hiçbir şey elde edemeyiz. Elbette bunlar güzel uygulamalar. Bunlara da ihtiyaç var. Bizi duygulandırıyor… ama asıl olarak bir şey demeye çalışılıyor; "Nefret ayı değil bu” derken; kendini nefretle ilahi rahmetten mahrum etme, hayatın nefretle zehir olmasın…

Meseleleri; söylemle, gösterişle, görünmekle, böyle sansınlar ve maskeli tavırlarla, birkaç cilalı ve etkili hitaplarla insanların gönlüne girmek belki mümkün ama Rabbimizi memnun edebilecek miyiz, edebiliyor muyuz? Bu tavrımız yüzünden bize: "Kulum” diyor mu, diyecek mi?

Ramazan sadece bir ay. Ondan sonra, on bir ay ne yapacağız? Hayatımızı yalnızca "Bir güne, bir aya, bir geceye” mi tahsis edeceğiz? Kur'an ilkelerini böyle kısır kalıplara sıkıştırmak olabilir mi?

"Yakin (Ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et”, "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol”, "Ben cinleri ve insanları yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım”…buyuruluyor. Bir Müslümanın her günü Ramazan gibi olur. Hayatını Ramazanlaştıranların akıbeti de bayram olur.

İbrahim Ethem'e soruyorlar;

"Üstad, bir insanın hayatı nasıl olmalı?”

İbrahim Ethem'in cevabı:

"Son nefesinde nasıl olacaksa öyle olmalı”

 

 

 

 

 

 

Ramazan

Kızgın çöl ortasında yürüyorum,
Serap içinde hayal görüyorum.
Ateşte yandım eridim kül oldum,
Oruçla kendime geldim kul oldum.
Dudaklarım kurudu susuzluktan,
Oruç, tut sen beni duygusuzluktan.
Ramazan; cennete açılan kapı,
Nefsini tanımak, dinamik yapı!

 

Kurtar Bizleri!

 

Kuruyan dudağı yanan canları,
Merhametten yoksun kör vicdanları,
"Bir damla su” diyen tüm insanları,
Rahmetinle kuşat kurtar bizleri!

Sabrımız kalmadı merhamet bitti,
Sevgiler eridi şefkatler gitti,
Ahlak erozyonda beyni felç etti,
Rahmetinle kuşat kurtar bizleri!

Duygular dumurda özler lekeli,
Akan gözyaşları gözler lekeli,
İğneliyor kelam sözler lekeli,
Rahmetinle kuşat kurtar bizleri!

Gönlümüzdeki paslanmış günahı,
Sırtımızı kambur eden her ahı,
Sensin kullarının şeksiz penahı,
Rahmetinle kuşat kurtar bizleri! (05 NİSAN 2022)

Yazarın Diğer Yazıları