TEMEL MESELEMİZ: İRFANÎ VE AHLAKÎ EĞİTİM

 

 

 

 

Milli Eğitimin sorunlarının tartışıldığı, çözüm yollarının arandığı Aydınlar Ocağı'nın Salı Sohbetleri programında; Eğitimci/ Yazar Ali Erkan Kavaklı ve Ak Parti Milletvekili Latif Selvi'yi ilgiyle izledim.
Temel meselelere parmak basıldı. Olmazsa olmazlar konuşuldu. Ülkemizin kalkınmasında köşe taşı niteliğinde olan eksikler dile getirildi. Gençlere yön verecek ilkeler masaya yatırıldı. Ama zaman yetmedi.
Gerçekten bu konuda aklımızı terletmek gerekir. Şimdiye kadar yapılanların yaraya merhem olmadığı meydanda.
Bir ülkenin Eğitim sistemi düzelirse her şeyi yarına girer. Kalkınma; ilimden, irfandan, ahlaktan geçer.

Osmanlı Devleti'nden devralınan çoklu eğitim yapısına Cumhuriyet Hükûmeti, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile son verdi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tüm okulların yönetim ve denetimi, dönemin Millî Eğitim Bakanlığına devredilmiş oldu. Misak-ı Millî sınırları içindeki tüm okulların, öğretmen ve öğrencilerin tespiti için yurt genelinde istatistiksel verilere ulaşıldı. Tüm il ve ilçe maarif idareleri bakanlıkla sıkı bir iletişime geçtiler. Böylece bakanlık ihtiyaçları daha iyi tespit edebilecek ve gerekli yasal düzenlemeleri ona göre yapacaktı.

3 Mart 1924 sonrası hummalı bir bilgi belge akışı sayesinde yeni nesillerin millî değerlerin bilincinde ve Cumhuriyet'in temel niteliklerine sahip çıkabilecek olgunlukta yetişmelerini sağlamak üzere yasal düzenlemelere geçildi.

1926 yılında eğitim faaliyetlerini düzenlemek amacıyla "Maarif Teşkilatına Dair Kanun" kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki tüm öğretim kurumlarının işleyişi bu kanunla sağlandı. Bu yasayla örgün eğitim teşkilat yapısı 8 ayrı eminliğe ayrıldı. Eğitim teşkilatı yeniden düzenlendi. Bütçeden eğitime ayrılan pay arttırıldı. 29 Ekim 1923 tarihinde büyük mücadeleler sonrasında Cumhuriyet ilan edildiğinde tahminî 12 milyon nüfusun yalnızca %10'a yakını okuma ve yazmayı bilmekteydi. 1928'de ise Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 1928'e kadar kullanılan Arap alfabesinin kullanımından Batı uygarlığının kullanmakta olduğu Latin alfabesine geçiş sağlandı. Cumhuriyet'in hedeflediği eğitim altyapısının temellerinin atıldığı bu dönemde ilköğretime ait çeşitli düzenlemeler, yeni yapılanmalar, ilkokul öğretmenleri ve öğrencilerin yetiştirilmesinde çeşitli gayeler gerçekleştirilmeye başlandı. Yokluklar içinde verilen eğitim mücadelesi günümüz ilköğretim politikalarına ışık tutması açısından örnek ve ibret alınması gereken bir dönem olarak eğitim tarihimizdeki yerini aldı.

Tevhid-i Tedrisat kanunu ekseninde şekillenmiş olan Türk eğitim sistemi, bu amaç ve kaygının çok uzağında durmaktadır. Bu kanun, eğitim sisteminde köklü bir değişikliği ifade ediyordu. Yeni düzenleme de dâhil olmak üzere 1924'den itibaren eğitim sisteminde köklü bir değişiklik yapılmamıştır.

 

 

 

  1. netice alınamamasının sebebi; milli ve manevi değerlere önem vermemek, İslam anlayışına zıt fikirlerin ve materyalist felsefe doğrultusunda ders kitapları yazılması, tarihimizin yabancılara yazdırılmasıdır.

Okullarda genel olarak Fröbel ve Montessori yöntemi ile eğitim verilmiş, bu sistemler çocuk yuvalarında dahi uygulanmıştır. Bu uygulamalarda, ülke koşulları ve çocuklarına adapte edilmesi yoluna gidilmiş, bu yöntemlerle çocuk yetiştirecek öğretmenlerin yalnızca Ermeniler ve Allians İsraelit okullarında bulunması dolayısıyla tam bir verim alınamamıştır.

Hem yabancıları, İslam'a düşman devletlerin sistemini örnek alacaksın hem de adına "Milli Eğitim” diyeceksin. Halbuki İslam'ın sistemi değişmeyen, yazboz tahtasına döndürülmeyen, her asra hitabeden ilahi bir sistemdir. İslam'ın uygulandığı yerlerde; terör, darbe, kaos, ahlaken tefessüh, insan hakkı ihlalleri, hukuk tanımazlık… gibi zararlı tavırlar sergilenmez.

Bugün şunu, yarın bunu, öbür gün ötekini taklit eden sistemler milli olamaz. İlimle ahlakın eş değer yürümesi için İslam Eğitim metodu gereklidir. Bunun da açık ve net örneğini sevgili peygamberimiz göstermiş ve bize rol model olmuştur. (07 EYLÜL 2023)

 


Yazarın Diğer Yazıları