Terörsüz Türkiye!

Hatırlamaya çalışalım şöyle, terör olaylarını; birçok büyükelçimiz şehit edilmiş, gazeteci, yazar, akademisyen, siyasetçi, devlet adamı, bürokrat, polis, asker, sivil, öğrenci, korucu… teröre kurban gitmiştir!
Hatta o kadar ki; ellerini ateşe sokmadılar, maşa olarak kullandılar! Küçük çocukları, tahsil hayatlarını heba ettirerek, genç yaşta suç işletip, yasa dışı yollara ittiler! Aynı sırada, aynı mahallede, daha doğrusu akraba olan gençleri, kardeşleri, anne ve babaları… siyasi mülahazalarla karşı karşıya getirerek bir hiç uğruna teröre bulaştırdılar!
Emperyalist güçlerin telkin ve etkisiyle milletin öz değerleri olan kültürüyle, diliyle, diniyle… oynanmış, tek parti iktidarı halka elinden gelen her türlü ezayı reva görmüş, halkın dini değerlerini hiçe saymış, adeta ülkede “dinsizlik” anlayışını ikame etmeye çalışmıştır!
“Avrupalılaşma” hastalığıyla millete ruh dünyası kaybettirilmiş, özüne düşman hale getirilmiştir! Ne ülkenin; kalkınması, ilerlemesi, çağdaş uygarlık düzeyine çıkması, dünyada hatırı sayılır duruma gelmesi için hiçbir çaba sarf edilmemiştir!
Milletin bağrından çıkan, halkın teveccühlerine mashar olan partiler sayesinde biraz olsun “oh” diyecek kadar bir nefes alma durumuna gelinmiş, kısa da olsa reformlar yapılmış, ezanın asli özelliği olan Arapça ile okunması, insanlarımızın dinini, diyanetini öğrenmesi için özgürlük ortamı meydana getirilmiş, Türkiye’nin kalkınması için çözümler üretilmeye çalışılmış, Adnan Menderes, milletin gönlünde taht kurmuş, on yıl, ülke rahat bir nefes almış, her yerde yüzler gülmüştür!
O dönemin muhalefet partisi, bu gelişmelerden rahatsız olmuş, halk tarafından seçilemediği için çeşitli ayak oyunlarıyla iktidar partisine kumpaslar kurulmuş, düzmece sözler, yalan ve iftiralarla Başbakan ve iki bakanını askeri ihtilal yaparak, idama mahkum etmiştir! Yapılan darbe ile memleket en az elli yıl geriye gitmiş, bu zaman zarfında terör besili hale gelmiş, semirmiştir!
Artık her on yılda bir darbe yapmak alışkanlık haline gelmiş, rutin bir uğraş olmuştu! Ne zaman halk, bir siyasi partiyi işbaşına getirmiş, sandıktan çıkmasına yardımcı olmuşsa, kışkırtma ile birilerine bir yerlerden talimatlar veriliyor, sivil, asker, öğrenci, sendikalar… “istemezzük” mızıkaları çalma başlıyorlardı! Özellikle üniversitelerde öğrenci olayları çıkartılıyor, terörün ekmeğine yağ sürülüyordu! Terör olayları o kadar arttı ki, lise ve ortaokullara kadar yayıldı! Terör grupları, okullara gelip, dersten öğretmenleri sınıftan dışarı çıkartıp, ya dövüyor veya öldürüyordu! Caddeler, mahalleler, “sağcı-solcu” diye ayrılıyor, sağcı olanlar, solcu olanların hakim olduğu yerlere giremiyor ve gidemiyordu! Çaybahçeleri, parklar parsellenmişti! Ailelerin içine kadar terör girmişti!
Fikrini açıkça söylemek, “ben de şu düşüncedeyim”  demek mümkün değildi! Her şeyi; dövmek, kırmak, öldürmek, hır çıkarmak, ortamı germek… olarak mütalaa ediyorlardı! Gençleri siyasi partiler ve terör örgütleri kullanıyor, kendi adi menfaatleri için çocukların geleceklerini karartıyorlardı!
Böyle bir hengame içinde 12 Eylül darbesş yapılmış, bir sağdan, bir soldan olmak üzere gencecik fidanların hayatı karartılımıştı! O darbeden sonra kurulan ve yine halkın haklı teveccühüyle iktidara gelen siyasi parti; ülkede birçok reformlara imza atmış, ancak ömrü vefa etmemiştir! Turgut Özal, Türkiye’de terörü bitirmeye söz vermiş ve ahdetmişti! Ülkenin önündeki engelleri- en başta terör olmak üzere- birbir aşmaya çalışıyordu! –Durumu pek de açığa kavuşmayan- bir ölümle öldü gitti! Yine reformist bir bakan olan Adnan Kahveci de suikasta kurban gitti!  
İdealist, kahraman, inançlı ve samimi bir siyasetçi olan Muhsin Yazıcıoğlu da şaibeli bir helikopter kazasında şehit oldu! O da, ülkeyi terörden arındırmak için çaba sarf ediyordu!  
Terörün; rengi, ırkı, milliyeti, vatanı, dini, imanı, mezhebi yoktur! Terör; kalkınan, gelişen, büyüyen bir ülden rahatsız olur! Terör örgütlerine göre “açılım”; ülkeyi satmak, ülkeye hizmeti düşünmeyen, gençleri sokağa dökmekten başka marifeti olmayanlara göre “açılım”; Türkiye’yi Kürtlere peşkeş çekmektir!
Ülkede; Kürt, Laz, Çerkes, Abaza, Alevi, Hıristiyan, Yahudi, Mecusi, Ateist… varlığından rahatsız olan bir kesim, “bu ülke sadece Türk’lerin vatanıdır. Türk’ten başkasının yaşama hakkı yoktur!” anlayışı içindedir! Bu anlayışla Dersim’de Kürtler katledilmişti! Kürtler hak iddia ettiği zaman; “bunlara hak verilmez, onları top yekûn asimile etmek lazım” diyerek, terörün ocağına odun taşımışlardır! Bu anlayış, ne insanidir, ne de vicdani!  
Durmadan Doğu ve özellikle Güneydoğu Anadolu’da terörü kaşımaya devam eden bir siyasi parti,  Kürtleri desteklemek, onların yanında yer almak yerine teröre kucak açanların yanında yer almayı tercih ediyor!
Terörle başı dertte olan, huzurunu kaybeden, refahı arayan, özgürlüğe hasret bir ülke mi iyi? Yoksa demokrasiyi özümsemiş, özgürlüğün tadına varmış, her tarafta sevgi, kardeşlik, barış… rüzgârlarının estiği, kalkınan, ilerleyen, dünyaya sesini duyuran bir ülke mi daha iyi? İşte birkaç yıldır Türkiye’de terörün “T” sinin olmadığı bir atmosferdeyiz! Eskiden terörün kol gezdiği yerlerde şimdi kardeşlik türküleri söyleniyor!


Yazarın Diğer Yazıları