Yazılacak Çok Şeyimiz Var, Görecek Çok Yerimiz Var -2-

Yazılacak çok şeyimiz varsa, çok görülecek ve çok öğrenilecek yerlerimiz vardır. Bir şey yazabilmek için, o şey hakkında bilgi birikimi olması gerekir. Bilginin, en net, en doğru ve en kalıcı olanı da gezmektir. Onun için, “çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” demişlerdir.
Bu nedenle gezimizin bu ikinci gününde tarihe yolculuğumuz devam ediyor;


Kemerhisar, Türkiye'nin Niğde ilinin Bor ilçesine bağlı Bahçeli beldesindedir. Gülek Geçidi'nin Kapadokya'ya açıldığı bölgedeki yüzlerce yıllık tarihe sahip belde geç Hitit ve Romalılar döneminde öne çıkmıştır. Kemerhisar, Tyana ören yeri, su kemerleri ve Romalılardan kalma birçok eseri barındırır.


Roma Havuzu; Niğde’nin Bor ilçesi, Bahçeli beldesinde yer alır. Roma Havuzu ve Köşk Höyük kazıları, bölgenin M.Ö. 6030'a varan eski bir tarihe sahiptir. Günümüz Kemerhisar’ının tarihi ismi Tyana'dır. Kemerhisar, Hititler döneminde Tuvanuva, Persler ve Büyük İskender zamanında Dana, Romalılar döneminde ise Tyana olarak tanınmıştır. O dönemde kent Kapadokya ilinin en güney merkezidir. Geçici bir süre için Kapadokya Krallığı'na taht şehri yapılan Tyana'ya kralının adı (Özep) verilerek Özebya denilmiştir. Türkler ise Anadolu'ya geldikten sonra höyüğün üzerinde kurdukları köye Bizans döneminde önemli bir hristiyanlık merkezi olması nedeniyle Kilisehisar (veya Kisasar) adını vermişlerdir. Beldenin belediye teşkilatı 1916'da kurulmuştur. 1935'te Niğde ili meclisinde alınan bir kararla Kilisehisar'a Romalılardan kalma su kemerlerinden dolayı Kemerhisar denmiştir. Günümüz Bahçeli kasabası (eski Diravun) önceleri Kemerhisar'ın (Tyana'nın) bağ ve bahçeleri olarak oluşmuş daha sonra insanlar yerleşmeye başlamıştır. Kemerhisarlılar Bahçeli'ye yaz aylarında gelerek bağ evlerinde oturmuşlar, ürün hasatlarını yaptıktan sonra kışın Kemerhisar'a göçmüşlerdir.


Tyanalı Apollon, yenipisagorcu bir Yunan filozoftur. Tyana’da doğmuş ve tarihin ilk vejetaryeni olarak biliniyor.
Gümüşler Manastırı
Manastırın yer aldığı Gümüşler Kasabasının Orta Çağ’daki adı ve tarihi hakkında dönem kaynağı bulunmamaktadır. Büyük bir kaya kilisenin içine oyulan manastır Kapadokya bölgesindeki günümüze iyi korunarak gelmiş ve en büyük manastırlardan birisidir.
Kapadokya’da kayaya oyulmuş pek çok manastır bulunmaktadır ve bazı bilim adamları bunları yemekhaneli(trapezalı) ve açık avlulu olmak üzere iki grupta ele almaktadırlar. Gümüşler Manastırı ikinci grup dâhilindedir. Manastırın en önemli yapısı, kompleksin kuzeyinde yer alan kilisedir. Dört serbest destekli kapalı Yunan haçı planlı kilisenin kuzey haç kolunun kuzeyinde iki mezar nişi, naosun batısında beşik tonoz örtülü iki giriş mekânı bulunmaktadır. Manastır da yer alan diğer mekânların pek çoğunun işlevi bilinmemektedir.


Kilisenin duvar resimlerinde en az üç farklı ustanın çalıştığı düşünülmektedir. Ana apsisteki üç şerit halindeki resimlerin en üstündeki Tahtta İsa, sağında iki melek, İncil yazarlarının sembolleri ile Desis sahnesinde yer alan Meryem ve havariler, en alttaki şeritte ise Kayserili Büyük Basileios, Nysa’lı Gregorios, Nazians’lı Gregorios gibi kilise babalarının resimleri yer almaktadır.
Kuzey haç kolundaki Meryem’e Müjde, İsa’nın doğumu ve Tapınağa Takdimi sahneleri ile Vaftizci Yahya ve Aziz Stephanos figürleri ikinci bir sanatçının elinden çıkmış olmalıdır. İç narteksten naosa giriş kapısının güneyindeki Meryem ve çocuk İsa ile iki yanlarındaki baş melekler Gabriel ve Mikael figürleri üçüncü sanatçıya aittir. Narteksin üstündeki bir odanın duvarlarında Kapadokya’da örneği görülmeyen, av sahneleri, çeşitli hayvanlardan oluşan bir kompozisyon dikkat çekmektedir. Kapadokya’daki pek çok kilisede olduğu gibi, Gümüşler Manastırında da duvar resimlerinin ikonografik ve üslup özelliklerine göre yapılabilmektedir. Kilisedeki resimlerin bu özellikleri ve karşılaştırmalı değerlendirmeler yöntemi ile 11./12. yy.lara tarihlendirmek mümkündür. (Niğde kültür ve turizm Müdürlüğü)


Yazarın Diğer Yazıları