DÜNYA İMTİHAN YERİ
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
SANDWİCH -EKMEK ARASI
Ağaların Arasında Bir Maraba
HAYATA KAZIM ÖZTÜRK’ÜN RUBAİLERİ MERCEĞİNDEN BAKMAK
Acıya/Musibete Ağlamanın Etkisi
KIBRIS NEREYE KOŞUYOR?
Dünya arayışta... Demokrasi artık en iyi yönetim şekli değil
Gönül kapısının anahtarı, Rahmete Açılan Bir Sefer Tövbe
Ekonomide Yüksek Teknoloji Ürün Üretimine Yönelik Zihinsel Dönüşümü Tamamlamakta Geç mi Kalıyoruz?
BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
Değişen Gerçeklik Algoritması
Münafıklık kötü müdür?
KALKINMA YOLU, PKK’NIN SONU
Meğer kuzuyu kurda emanet etmişiz…!
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Ders kitaplarını özellikle Türkçe ders kitaplarını incelediğimizde eskiye nazaran yerli ve milli unsurlar göze çarpmakta.
Yazar seçiminden, hikâye seçimine kadar eskiden adı bile anılmayan neredeyse yasakmış gibi muamele gören kimi değerli yazarlara ve onların eserlerine yer verilmektedir.
Bunlar takdire şayan özelliklerdir.
Çocuklarımızın dimağlarına yerleşmesi gereken isimleri daha etkin bir şekilde görmek isteriz elbette.
Sadece Türkçe kitaplarında değil, diğer ders kitaplarında da aynı minvalde çalışmaların olması milletimiz tarafından takdir edilecektir.
Çok sıradan gibi görünen bir atasözünün, bir vecizenin, bir örnek cümlenin çocukların ileriki hayatında ne denli önemli olduğunu, onu olumlu ya da olumsuz nasıl etkilediğini hepimiz biliriz.
Eskiden daha çok yabancı yazarlara, yabancı düşünürlere, yabancı sanatçılara ya da yabancıları birebir taklit etmeye çalışan yerli olamamış ama adı Türk olan yazarlara yer verilirdi ders kitaplarında.
Onların sözleri, onların eserleri, onların bakış açıları anlatılırdı.
Hatta öyle ki; sadece batılılar düşünmüş, batılılar çalışmış, batılılar dünya edebiyatına ve bilimine yön vermiş zannederdik.
Hatırlıyorum lisede okurken Divan Edebiyatı konusu bitince Edebiyat Öğretmenimiz derin bir oh çekmişti.
Kurtulduk Fuzuli'den, kurtulduk Nedim'den, Kurtulduk Baki'den demişti.
Neden? Diye sorduğumuzda da,
"Divan Edebiyatı bizi çağlar gerisine götürüyor, anlaşılmaz diliyle kafamızı karıştırıyor.” Demişti.
Batıdan esinlenen, batıda eğitim görmüş yazarları anlatırken de ağzının suyu akardı.
Batı terbiyesi ile yetişen öğretmenden başka da ne beklenebilirdi ki zaten?
Fuzuli'nin bir beyitini yazamadı batının etkisiyle yetişen şairler, yazarlar ve Divan Edebiyatından nefret eden öğretmenlerimiz.
Ders kitaplarında yerlilik ve millilik önemli diyoruz ama ders kitapları inceleme ve yazmada görevli öğretmenlerimizin seçiminde hassas mıyız?
Bazı örnekler bu konuda hassas olmadığımızı gösteriyor.
Bizim kadim kültürümüz o kadar mümbit ki…
Geçmişten günümüze kadar yetiştirdiğimiz, kendisini yetiştiren o kadar değerli sanatçımız, yazarımız, şairimiz, bilim ve ilim adamlarımız var ki…
Ders kitapların hazırlarken bu insanlarımıza atıfta bulunarak yazsak, bu insanlarımızın eserlerine konusuna göre yer versek biraz da olsa çocuklarımızı kendi kültürümüzle yetiştirmiş oluruz.
Süpermen, Örümcek adam, He-man gibi ne idügü belirsiz karakterlerin kahraman olduğunu, Nasreddin Hocamızın da -affedersiniz- şaklaban olduğunu zannediyor gençlerimiz.
Sırtlarına verdiğimiz çantalarda bile sözümona yabancı karakterlerin resimleri var.
Baştan aşağı bir denetim mi gerekiyor ya da bilinçlendirme mi gerekiyor, bir şeyler gerekiyor bu konularda.
Özellikle ders kitabı seçiminde, yazımında, inceleme kurulunda alabildiğine hassas olunması gerek.
Zihinlerde yer edecek olan olumsuz bir cümlenin telafisi mümkün değil.
Ders kitabı yazmak tarih yazmaya benzer…
Savaşta kimin kahraman olduğu önemli değildir, masa başında bir kahraman uydurursunuz olur biter…
Münafıklık kötü müdür?
Her iki taraf da adaletten şikayetçi
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
İletişim stratejisi
Ülkenin bağımsızlığını idrak edemeyenler
Hem şeftali hem motor üretmek (Teknofest günlüğü)
Zehirli gelecek gelmesin
Haklıymış gibi tartışmaya çekenler
Görgüsüzlüğün göstergeleri
Laik hutbe verelim