“Anadolu Mayası” Sütü Yoğurda Dönüştürmüştür.
VİCDAN YELKEN AÇTI
Amerika’nın FETÖ’sü: İsrail
Şikâyete Değil, Çözüme Odaklan
Aile Yılı ayrılık yılı olmasın
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3
Yüksek enflasyon gelir dağılımını allak bullak etti
MADLEEN GEMİSİ
MADLEEN; KENDİSİ KÜÇÜK OLSA DA ETKİSİ ÇOK BÜYÜK BİR GEMİ
ÇINAR VE PINAR
YAŞLANIYOR MUYUZ? YOKSA ZAMAN MI BİTİYOR?
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
Bir yönüyle modern Arap şiirinin önemli şahsiyetlerinden biri olan Nizar Kabbani ile benzerlik arzeden Necip Fazıl Kısakürek, Türk şiirinde nevi şahsına münhasır bir şahsiyet olmuştur. Hayatının ilk dönemlerinde Nizar Kabbani gibi adeta Epikür felsefi doğrultusunda "bohem” bir hayat yaşamıştır. Metafizik değerlerin yer almadığı bu dönemde Kaldırımlar gibi gerçekten şiir kalitesi bakımından üstün bir değere sahip şiirler kaleme almıştır. Hem "kadın ve aşk şairi” olarak tanınan Nizar Kabbani hem de dünyevi zevk ve hazları hedefe koyan Kısakürek hayatlarının ileri dönemlerinde radikal bir değişime gitmişler dini ve milli konular üzerinde kalem oynatmaya başlamışlardır.
Kısakürek, Abdulhakim Arvasi ile tanıştıktan sonra kendisini İslam'ı en gür sada ile savunmaya adamıştır. Bu savunmayı yaparken söyledikleri aslında yeni şeyler değildir. Onun bu konuda temayüz ettiği taraf söylemlerini şairane bir üslupla yapmasıdır. Batı toplumunu tanıyan olumsuz yönlerini çok iyi bilen Kısakürek, İslam'ın en ideal düşünce sistemine sahip olduğunu haykırmıştır. Bohem dönemini şu şairane üslupla özetlemiştir: "Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum. Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum”. Yeni hayatındaki parolasını da şöyle ifade etmiştir: "Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz "Allah ve Resulü'nden, başka her şey hiç ve batıldır."
Günümüzde çevremizde çokça karşılaştığımız ahlak ile dinin ayrıştırılması konusunda yaklaşımı net olan Necip Fazıl Kısakürek, ahlakın kaynağının din olduğunu ileri sürer. "Ahlaken iflas buhranlarının en korkuncunu geçirmekteyiz. Türk inkılâbı bir ahlâk telakkisi ve bir ahlâk yasası getirmedi. Ahlâkın kaynağı dindir. Bizim ahlâkımız da Müslümanlık ahlâkıdır ve olması lâzımdır. Zaten topyekûn bütün cemiyeti ana çizgilerini İslam ahlâkının potasında eriyerek almıştır. Dünyanın en tezatsız ahlâkı İslam ahlâkıdır. Ne olmuşsak İslam ahlâkı yüzü suyu hürmetine olduk. Biricik ve olabilecek ahlâk kaynağımız İslam ahlâkıdır.”
Ona göre dinin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur, yokluk bile yok. Şiir ve sanatsa hiç yoktur. Yine bu konuda edebi bir dille şöyle der: "Sanat, Allah'ı aramakmış; Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış”
Necip Fazıl'ın düşüncelerinin ana eksenini 1975 yılında kaleme aldığı Gençliğe Hitabet adlı şiirinde görmekteyiz: "Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün dâvacısı bir gençlik...Halka değil, Hakk'a inanan; meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakk'ındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik..."Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert "Ben varım!" cevabını verici, her ferdi "Benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...”
Şairin düşüncelerinin temelini oluşturan İslam adına hareket ederken nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiğini ve varoluş gayesini yansıtan Tohum adlı şiiriyle sözlerimi noktalamak istiyorum.
"Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!”
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3
İslam Kültür ve Edebiyatında Seyahatler Üzerine Kısa Bir Seyahat 2
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 1
PİYER LOTİ TEPESİ YOKSA İDRİS-İ BİTLİSİ TEPESİ Mİ?
TÜNELDE TERÖRSÜZ TÜRKİYENİN IŞIĞI GÖRÜNDÜ
NUŞİREVAN’IN ADALETİ
DEPREMLER KARŞISINDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI?
İNSANA YATIRIM YAPMAK
LİYAKAT MI SADAKAT MI?
KONYADA TRAFİK