Avrupa’nın Başaramadığını Biz Başarabilir miyiz? İnsanlar Parayla Çocuk Yapar mı?
Türkiye'nin son yıllarda giderek azalan nüfus artış hızı artık ülkenin geleceğini tehdit eder durum arzetmeye başladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın uzun süredir dile getirdiği ve bir "beka meselesi” olarak gördüğü nüfus artış oranının düşmesi sorununda bıçak kemiğe dayanmış görünüyor. Çünkü bir ülkenin nüfusunu sağlıklı biçimde sürdürebilmesi için doğurganlık hızının en az 2.1 olması gerekiyor. Doğurganlık hızlı 2.1'in altına düşerse nüfus kendisini yenileyemiyor. Toplum yaşlanıyor. Ülkede çarklar dönmemeye başlıyor. Türkiye'de TÜİK'in 2024 verilerine göre doğurganlık hızı maalesef 1.4'e kadar gerilemiş durumda. Bu vaziyet yakın gelecekte Türkiye'nin nüfusunun artmayacağı, aksine düşmeye başlayacağı anlamına geliyor.
Yıllarca Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip olmak Türkiye için büyük bir avantajdı. Genç nüfus, canlı bir ekonomik hayat ve hareketlilik demekti. Ancak bugün yaşanan tablo bize gösteriyor ki bu tehlikenin geleceği yeni değil; onlarca yıl önceden belliydi. İzleyen hatırlar bundan 40 yıl önce çekilen Gurbetçi Şaban filminde Avrupa'nın, nüfusu artırmak için çocuk başına para verme politikası ironik bir dille işleniyordu. Avrupa'nın tüm çabalarına rağmen nüfus artışı gerçekleşmedi; aksine birçok ülkede nüfus azalmaya başladı. Yaşlanan Avrupa'da emeklilik yaşı 70'in üzerine çıkarıldı. Avrupa'nın düştüğü durum son yıllarda bizi de tehdit etmeye başladı.
Hem Avrupa'nın hem Türkiye'nin ortak hatası, insanları çocuk yapmaktan uzaklaştıran temel sebepleri doğru okuyamamak…İnsanlara sorulduğunda ilk gerekçe elbette ekonomik sebepler. Ancak mesele bununla sınırlı değil. Çünkü politikalarımız kendi içinde çelişkiler barındırıyor.
Bir yandan kadınlardan daha çok çocuk yapmalarını istiyoruz; diğer yandan kadın istihdamını artırmaya çalışıyoruz. Çalışan bir kadının hem iş hayatının yoğunluğunu taşıması hem de çocuk yetiştirmesi kolay değil. Sonuç olarak kadınlar ya hiç çocuk yapmıyor ya da sınırlı sayıda çocuk sahibi oluyor. Türkiye'de kadın istihdamı bugün yüzde 32 civarında. Çalışan kadınların çocuk sahibi olmalarını kolaylaştırıcı tedbirler elbette önemli. Ama sorunun çalışan kadına kolaylıklar getirmekle çözülemeyeceğini bilmemiz gerekiyor. Ne çocuk başına verilen parasal destekler ne de iş ortamında kadına sağlanan kolaylıklar Avrupa'da işe yaradı. Bizde de ile yarayacağını sanmıyorum. Diğer taraftan, çalışan kadınlara verilen imkanlar ev kadınlarını küstürüyor. Kanımca evinde çocuk yetiştiren kadına sosyal güvenlik hakları getirilmeli. Ev kadınları evlerinde çocuk yetiştirirken kendilerini güvende hissetmeli. Ev kadınları kendilerini üvey evlat gibi görmemeli.
Nüfusun azalmasının bir diğer önemli sebebi de 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi ve "herkes üniversite mezunu olmalı” anlayışıdır. Oysa bir ülkede yalnızca üniversite mezununa değil; lise, meslek lisesi ve ortaokul mezununa da ihtiyaç var. Zorunlu eğitimin 12 yıl olması ve ardından öğrencilerin üniversiteye yönlendirilmesi yeni sorunları beraberinde getiriyor. Evlenme yaşının yukarılara çıkmasının bir nedeni de bu.
Kanaatimce zorunlu eğitim 8 yıla düşürülmeli, liselerin tamamı meslek liselerine dönüştürülmeli, meslek lisesi mezunlarına da onları memnun edecek bir statü kazandırılmalıdır. Bitirdiğinde hiç bir niteliği olmayan Anadolu Liseleri acil olarak Anadolu Meslek Liselerine dönüştürülmeli, her alanda ihtiyaç duyulan kalifiye gencin yetiştirilmesi sağlanmalı. Üniversitelerde bölüm mevcutları düşürülerek yüksekokulların işlevselliği artırılmalıdır.
Bugün üniversitelerdeki aşırı öğrenci sayısı, mezuniyet sonrası işsizlik sorununu büyütüyor. Bu tablo, "ev genci” diye adlandırılan yeni bir sosyal problemi doğurdu. Milyonlarca gencin eve kapanması, bu eğitim sisteminin bir sonucudur. Test çözmeye odaklı, hayatla teması olmayan bir eğitim modeli, öğrenciyi gerçek hayattan uzaklaştırıyor. Böyle olunca gençler okuldan çıktıktan sonra topluma uyum sağlamada zorlanıyor.
Sonuç olarak, nüfusun azalması yalnızca doğurganlık meselesi değildir. Eğitimden istihdama, aile politikalarından sosyal desteklere kadar geniş bir çerçevede değerlendirilmesi gereken çok yönlü bir konudur. İnsanlar yalnızca ekonomik teşviklerle çocuk sahibi olmaz; güvenle olur, umutla olur, geleceğini görerek olur.
Türkiye, bu güveni yeniden tesis edebilirse Avrupa'nın başaramadığını başarma ihtimali elbette vardır.
Yazarın Diğer Yazıları