BİZİM ÖLÜMÜMÜZ BİLE ZAFERLERİN EN GÜZELİDİR

Dostlar, 1.000 yıllık tarihi geçmişimizin en kritik ve zorlu dönemlerinden birisine şahitlik ediyoruz. Bu şahitlik aynı zamanda bizlerin sorumluluğunu ve yükümlülüğünü de artırıyor. Tam dile kolay 1.000 yıllık Anadolu, 1.400 yıllık İslam, 4.000 – 5.000 yıllık Türk tarihinin tüm kazanımlarını ortadan kaldırarak, tarihsiz, medeniyetsiz, sorumsuz ve kimliksiz bir toplum inşa edilmek isteniyor.

Sanki bundan 952 yıl önce Sultan Alparslan bu toprakları şehadetlerle, tekbirlerle fetih etmemişti. Sanki şarkın en sevgili sultanı Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü iman gayretiyle Haçlıların işgalinden kurtarmamıştı. Sanki Cihan padişahı Sultan Fatih Muhammed Han'ın askerleri İstanbul surlarını yararken şehadet aşkı taşımıyorlardı. Sanki daha dün Çanakkale'de 250.000 askerimiz ezanlarımız susmasın, şehadetlerimiz ve tekbirlerimiz ülkemizde kıyamete kadar okunsun diye bir gül bahçesine dalarcasına şehadete koşmamışlardı. Sanki 1000 yıl boyunca Selçuklulardan Osmanlıya kadar bu toplum tüm İslam coğrafyasının, hamiliğini gerçekleştirmemiş, Allah'ın emanetlerine sahip çıkmamış bu ideallerle tüm dünyaya meydan okuyarak cihan imparatorlukları kurmamıştı.

Tüm bu yaşanmışlıklara karşın bu gün sokaklarımız salavat getiremeyen, kelime-i tevhidin ne olduğunu bilmeyen, Türk'ün şanlı tarihinden ve insanlık tarihindeki rolünden zerre kadar haberi olmayan insanlarla doldu. Aklı ve ruhu materyalist, seküler, Batı emperyalizminin çürümüş gayri insani ve ahlaki değerleriyle işgal edilmiş insanlar otobüslerde, tramvaylarda, metroda, cadde ve sokaklarda bizim milli varlığımızı sorgular duruma geldiler. Neredeyse insanımız Müslüman kimliğinden dolayı sokağa çıkamayacak, iman ve ibadetlerinden utanacak, kılık ve kıyafetinden dolayı aşağılanıp horlanacak bir duruma düşürülmek isteniyor. İnsanımızın zulme, zalime karşı onurlu duruşu ve mücadelesi tüm inanç değerleriyle birlikte "Arap hayranlığı” yaftalamasıyla hakarete tabi tutulmak isteniyor. Türk'ün İslam sancağı altındaki o muhteşem tarihi yürüyüşünün ve medeniyet inşa edici rolünün 100 yıl önce bittiğini zannediliyor.

Bilmiyorlar ki biz bir ölür bin doğarız. Bilmiyorlar ki bizim ölümümüz bile zaferlerin en güzelidir. Bilmiyorlar ki bizler kıyamete kadar sürecek mutlak galip olan Allah'ın davasının neferleriyiz. Bilmiyorlar ki, bizler hepimiz yok edilsek dahi, arz İslam'dır, gök İslam'dır. Bilmiyorlar ki börtüsünden böceğine, kurdundan kuşuna tüm âlemler Allah'ın zikrindedir ve davasındadır. Bilmiyorlar ki Kâinat İslam'dır varlık âleminin evvelide İslam'dır, nihayet de İslam'dır.

Bizlerin insanlık için ne yürüyecek yolu, ne söylenecek sözü asla bitmemiştir ve bitmeyecektir. Bizim tükenişimiz kâinatın kıyametidir. Tüm inananların cenneti inkâr eden, Allah ve Resulüne savaş açanlarında ebedi cehennemidir.

Dostlar, Galata Mitingi benim hayat hikâyem içerisinde tanık olduğum en muhteşem toplu gösteri olayıydı. Gazze'de insanlar tüm insanlığın gözü önünde akıl almaz bir barbarlıkla katledilirken bir takım insanlar yaşanan bu drama sırtını dönmeyi ve her zamanki gibi kapitalist kültürün oluşturduğu tüketimci piyasanın piyonları olamaya hazırlanıyordu. Yine her zamanki gibi havai fişekler patlatılacak, Taksim, Kızılay Meydanlarında toplanılacak ve topluca haz ve zevkin zirvesine tırmanılacaktı. Gazze'nin masumları çaresizliğe terkedilecekti. İşte böyle bir zamanda vicdanı ve ruhu hala diri olan, cesetleşmemiş, çürümemiş kimliklere sahip bir kitle Galata Köprüsünde toplanarak tüm dünyaya yaşanan hakikati haykırmayı tercih etti. Kapitalizmin tüketimci haz ve zevk alanına ruhunu esir etmek yerine hayatın yaşanılan dramatik gerçeklerini haykırmayı tercih etti. Bu son derece saygı duyulması gereken ve insanlığın hala ölmediğine alamet teşkil eden muhteşem bir hareketti. Tüm dünyada manşetlere taşınan bir eylem olarak milletimizin durması gereken yeri gösterdiler. Eylem neden d-sabah namazı sonrası yapıldı? Çünkü bu eylem sadece ruhunu ve aklını özgürleştirmiş, kardeşleri için kıyam etmenin diriliğine sahip insanlar davet edildiği bir eylemdi.

İşin ilginç tarafı böylesine tüm dünya medyasında manşetlere taşınan bir eylem gerçekleştirilmesine rağmen Türkiye'de aynı günün akşamında tartışılan konu kelime-i tevhid bayrağı taşıyan bir kardeşimizin darp edilmesi oldu. Çünkü amaç gerçekleştirilen eylemi gözden düşürmek, itibarsızlaştırmaktı. Amaç hak ve hakikat adına yapılan her onurlu eylemi toplumsal çatışma, gerilim konusuna dönüştürerek insanların Gazze'ye olan ilgisini yok etmekti. Biz burada yumruk atan gencin cehaletine mi acıyalım yoksa sadece siyasi emellerle ona sahip çıkan güç merkezlerinin ucuz politik manevralarına mı ağlayalım bilemiyorum.

Ancak bildiğim bir şey var ki orada karşı çıkılan şey vatandaşımızın elinde taşıdığı kelime-i tevhid bayrağı değil vatan topraklarında ki İslam inanç sistemini varlığıdır.


Yazarın Diğer Yazıları