Afrika Gerçeği

“Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı” (Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, Batı ülkelerinin Afrika gelişini bu sözlerle dile getirmişti.)
Batı, Afrika’ya ne zaman girdi?


Batı, Afrika’ya15. yy. saldırdı. O günden bu yana milyonlarca Afrikalı esir edilirken yer altı kaynakları da sömürüldü. 15 yy. da Portekizliler ilk olarak kıtaya ayakbastı. Bu kıtaları daha kolay yönetebilmek ve sömürebilmek için azınlıklar desteklendi. Afrika’yı bu nedenle iç çatışmalara sürüklendi. İnsanlık tarihinin en büyük soykırımları bu sebeple yaşandı.


Açlık artarken kölelik batı tarafından sistemleştirildi. Kölelik ciddi bir ticaret haline geldi. Araştırmacılara göre 18. yy da Amerika’ya 6 milyon 265 bin Afrikalı götürüldü. 15. yy'dan 19. yy'a kadar toplam 180 milyon Afrikalı Amerika’ya taşındı.
Daha sonra Afrikalılar savaşta kullanıldı. Fransa, 1. Dünya savaşında 900 bin Afrikalının ölümüne sebep oldu. Yine Fransa, 1830 yılında Cezayir’i işgal etti. Yüz binlerce Cezayirli öldürüldü. Libya’da İtalya 100 binlerce Afrikalıyı katletti. Aynı dönemde İtalya 200 bin Etiyopyalıyı da öldürdü.
1. Dünya Savaşı sonrasında Almanya, sömürgesi Ruanda da Belçika’ya devredildi ve 10 milyondan fazla insan soykırıma uğradı. İngiltere, 1952 yılında Kenya’daki ayaklanmayı binlerce insanı öldürerek bastırdı. Papa, Batı dünyasının işlediği günahları kabul etti.
Batı, kendisinin oluşturduğu ve utanç kaynağı olan kölelik tablosunu Hıristiyanlaştırarak saklamaya çalıştı.
Kenya'nın kurucu devlet başkanı Batı'nın Afrika'yı işgalini şu çarpıcı sözlerle dile getirmişti:
“Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı.”


Batı'nın Afrika’ya bakışını kaşif David Leavinston değiştirdi. Köle ticareti ona göre ancak Hıristiyanlık ve ticaretle geçilebilirdi. Leavinston 30 yıl boyunca misyonerlik ve keşif çalışması yürüttü.


Afrika Hıristiyanlığın yayılması için biçilmiş kaftan olarak görülüyordu. Afrika bu düşüncelerin etkisiyle daha fazla bölündü. Bu sırada doğal zenginlik Batı'ya aktarılıyordu. Batılılar 1980’lerde Hıristiyanlaştırmak için 100 milyar dolarlık bir kaynak kullandı. Bugünlerde bu rakam 100 milyar doları da geçtiği belirtiliyor.
1950’lerde siyasi değişimler başladı. Afrika’da asıl bağımsızlık dönemi 2. Dünya Savaşı'ndan sonra başladı. 1963’te Afrika Ülkeleri Birliği Teşkilatı kuruldu. Bağımsızlıklarına kavuşan Afrika ülkeleri bu kez iç savaşlarla boğuştu.


Bu savaşlarda ülkelerin halkları dikkate alınmadan Batı'nın çizdiği sınırların etkisi büyük oldu. 1975-1995 yılları arasında yaşanan çatışmalarda 6 milyon kişi öldü.


Afrika yer altı ve yerüstü kaynakları açısından çok zengin bir kıta. Tarıma elverişli topraklarının yanında petrol rezervleri de Batı'nın dikkatini üzerinde tutuyor. Amerika, Afrika kıtasının kontrolünü kaybetmemek için en büyük askeri üssünü Liberya’da kurdu. Afrika ülkelerinden petrol alanların başında ise şaşırtıcı bir şekilde Çin var.


Kıtada ölümlerin üçte biri bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanıyor. Afrika halkının yüzde 70’i elektrik kullanamıyor. Halkın yüzde 46’sı ise suya ulaşamıyor. Kıtanın enerji kaynakları göz önüne alındığında durumun içler acısı olduğu açık.
Türkiye’nin Afrika açılımı dünyanın dikkatini çekti. Afrika’yı sömürmeyen tek ülke Osmanlıydı. 1998'den itibaren Türkiye Afrika arasındaki ilişkiler aktif hale geldi.
Ticaret artıştı 2014 yılı hedefini 50 milyar dolara çıkardı. Sağlık Bakanlığı, tıbbi ve gıda yardımında bulunurken, TİKA tarımsal kalkınma programlarını uygulamaya çalışıyor. Türkiye sadece ekonomi değil siyasi ve diplomatik alanda da ilişkilerini geliştiriyor.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Afrika'da 5 ülkeyi kapsayan ziyaretinde Türkiye'nin kara kıtaya bakışıyla ilgili önemli mesajlar vermişti. Başbakan, "Biz Afrika'yı sömürenler gibi düşünmüyoruz. Biz sömürü anlayışına karşı, kardeşlik nasıl olur? Onu göstermek için buradayız" demişti.


Evet, Afrika, artık Türkiye sayesinde iyi bir dost ve iyi bir müttefike kavuşmuş olacak! Türkiye’nin yapacağı; “Avrasya İslam birliği”, veya “Dünya İslam Birliği” teşkilatı”nı oluşturmaktır. En azından var olan böylesine bir teşkilatın yanında yer alması, destek vermesi, güçlenmesine katkı sağlamasıdır. Bugün sayıları inkar edilemeyecek kadar çok olan Müslüman ülkelerle dirsek temasının uygulamaya girmesi gerekmektedir. İyice anlaşıldı ki bize AB’den de ABD’den de ve diğer haçlı ruhunda olanlardan da hayır gelmemektedir! Eğer hayır gelmiş olsaydı hala terörü yaşamış olmazdık. Hayır gelseydi; ülkemiz bugüne kadar kalkınırdı. Darbelerle, hukuksuzlukla, ayak oyunlarıyla önümüz kesilmezdi.


Yazarın Diğer Yazıları