BEDAVA PEYNİR

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

İki televizyon kanalı, benim sıralamamda yan yana yer alıyor. Genelde belgesel ya da eğitici programlar izlediğimden olsa gerek, kumandanın ilk tuşları beni hep onlara götürüyor. Geçenlerde enteresan bir tevafuk yaşadım (aslında tüm rastlantısallık ilginçtir). Bu kanallar arasında kararsız kaldım (kanal kelimesi ne tuhaf seçim değil mi?)...

 

Televizyon için hazırlanan bir belgesel: "Okul Yolunda”, izleyin mutlaka. Dünyanın farklı coğrafyalarından keskin görüntüler içeriyor. Küba'dan Malezya'ya ilkokul çağındaki fakir çocukların okula gitme yolları anlatılıyor. Muhteşem doğa güzelliklerinin içinde; olumsuz şartlar, korkutucu mekânlar ve riskli yollardaki çocukların sefaleti...

 

Bahsedeceğim diğer program da tanıdık gelecek izleyenlere: "Rüya Gibi Evler” adını taşıyor bu güzel yapım. Çok bin dolarla evler var; Tarik isminde bir abi ve eşi hurda alıp, tadilattan sonra bu mekânları satıyorlar. Bazı ülkelerin ekonomisini temelden düzeltebilecek paralardan bahsediliyor. Elbette "zenginin malı” ile bir alıp veremediğimiz yok...

 

Algılarımızın ayarlarıyla nasıl oynandığını zaten biliyorsunuz. Pek çoğumuz -esefle- kamyon arkasında veya kasasındaki yazılar tadında yaşıyoruz. Dejenerasyon ile çürümenin dibine vurmuş toplumlara ne olduğunu tarih yazıyor. Bizim, aslında sürekli vurgulanan bir çözüme ihtiyacımız var. Bunu ise asli dengemize tekrar kavuşarak sağlayabiliriz.

 

Aslında kalabalıkları yönetmenin gerekleri bellidir. Azıcık tarih bilgisi olan her vatandaş, bizi nasıl etkilediklerini bilir. Önce geçmişle bağlar kesilir, kültür asimile edilir, eğitim tamamen çökertilir. Ekonomik eylem planı: "Şeytan fakirlikle korkutur ve ‘fahşa' yapmaya çağırır” hükmüne tamamen uygundur. Biraz da teknoloji sosu ve egosantrizm...

 

Yazının tam da bu noktasında, belki "Yankee Go Home!” sloganı atmak gerekiyor. Sanırım Dijital Dünya gülüp geçerdi böyle bir ifadeye. Sömürü ve soygunculuk hep vardı insanlık tarihinde. Belki bu kadar meşru ve bu denli yaygın olmamıştı. Yeni kuşaklarda yaygın olan aşağılama ve dışlama sloganı değişti: "Takipçi sayın kadar konuş!”...

 

Birlikte atmadıkça yürekler, ellerden ve dillerden emin olamayız. Sokak hayvanlarının yemek kabını çalan, abdesthane musluğunu kıran nice edepsizleri biz yetiştirmedik mi? Birilerinin hem dedesi, hem babası hem kocası olanlar... Belki onlar yakalanıp ceza alıyorlar. Peki ya kalplerimizi bozan, akıllarımızı çelen, umutlarımızı ve geleceğimizi çalanlar!

 

Elbette güzel günler de gelecek. Yurdumuzda daha rahat ve huzurlu bir hayat illa yaşanacak. Allah nurunu mutlaka tamamlayacak. Kimin eliyle, kimi sebep kılarak yapacak biz bilemeyiz. Bizler, bedava peynirin ancak fare kapanında olduğunun farkında olursak, her şey düzelecek.

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları