BURAYA AİT DEĞİLSİN

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Yüksek performanslı, medyatik cihazlar günümüze hâkim durumdalar. Yakın gelecekte iyice küçülüp retinalarımızdaki yerleri alacaklar. Barındırdıkları uygulamalarsa profesyonel işleri bile görebilecek düzeyde. Değişim korkutucu hızla sızıyor dünyamıza. Sen sürecin neresinde yer alıyorsun, gönlünün kabul etmediklerine ne kadar susuyorsun?

 

Beni soracak olursan, kendi ana dilimi konuşmakta zorlanıyorum. Konuyu sizlere anlatmak için ihtiyaç duyduğum sözcüklerin çoğu başka dillerden gelmiş. Neyse ki toplum olarak bu duruma duyarsızlığımız yetişiyor imdada. Telepatlar gibi anlaşıyoruz, kısa ve net seslerle. Peki sen içindeki sınırsız detayları paylaşabiliyor musun, güvenebiliyor musun?

 

İnceden titreyen parmaklarına bir bak. Yüzündeki sinirleri, gergin kasları fark et. Rutinlerin olmadığında ne yapacağını bilemeyişinin tadını çıkar. Kafanı çevirdiğin insanlara, beldelere şöyle bir bak. Göğsündeki derin nefesi fark et. Başkalarının yanında nasıl davranacağını hiç bilemeyişinin tadını çıkart. Kafanı kendine çevir ve kendine sor: ne zaman doğdun ne zaman öleceksin? Aslında ilk gelen sen değilsin: Sen buraya ait değilsin.

 

Kocaman bir gülümsemeyle, coşkuyla koşarak gitmediğin yere ait değilsin. "Acaba burada olmam doğru mu?” diye sorguladığın yere ait değilsin. Sorgulandığın ve hatta yargılandığın yere de ait değilsin. Yaşarken ve yaşanırken, kendini sürekli bir şeylerden kısıtlamak zorunda hissettiğin yere ait değilsin. Kendini ifade edemediğin yere ait değilsin. Anlaşılmadığın ya da yanlış anlaşıldığın yere ait değilsin. Kendini güvende hissetmediğin yere ait değilsin. Olduğun gibi kabul görmediğin, maskeni rahatça indiremediğin hiçbir yere ait değilsin. Aslında burada, bu dünyada değil senin evin. Silkelen ve bil, sen buraya ait değilsin!

 

İşte bu yüzden telaşın ve gerginliğin, hadsizce ve dengesizce "başkaları gibi olma” derdin. Ne minik bir salyangozun ne yeşil bir ağacın ne de alıcı bir kuşun böyle dertleri yok. Bizler, yani insan haricindeki mahlukat, evrende hep kendimiz gibiydik. Hala da öyleyiz. Oysa insan nasıl da nankördür. Verilenleri sahiplenerek üstünlük taslar. Aslında nesi var?

 

Sadece "insan” hırsları, hisleri, zevkleri ve cahilliği nedeniyle öldürür. Sadece "insan” inkâr eder, işlediklerinin doğruluğuna kendini ikna eder. Bir bak etrafına, yıldız sadece yıldız, deniz sadece deniz! Bir tek "insan” olduğu gibi değil, insan buraya ait değil!

 

Yeni gerçeklik (post truth) algılarının onayına aldırmıyor. Gözlerin seni yanıltabilir. Kulaklar aciz kalabilir. Dokunmak da yeterli değil. Yeni sürü yapısı farklı sistemle yönetilecek. Çünkü insanlık, "düşünüyorum öyleyse varım” klişesinden sıyrılıyor. Yeni mottomuz: "inanıyorum öyleyse gerçek budur!” olarak kodlanıyor zihinlerimize. Elbette neye inanacağımız hiç fark ettirilmeden dayatılıyor. Sen buraya aitmiş gibi yaşamaya zorlanıyorsun!

 

Kendini güçlü sananlar ve onlara uyanlar hallerinden memnun. Helak edilen kavimlerin neler yaşadıkları belli. Gazabından rahmetine sığınacak yüzümüz yok. Bu dünyada ebedi kalmak derdinde olanlar için buna gerek de yok. Eskilerin safsataları dediğimiz şeyler yine yaşanıyor. Dilerim görmeyiz, tiz çığlık mı gelecek, tufan mı, deprem mi? Yoksa hepsi birden mi!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları