DAVULLU ZURNALI

 

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Yazılarımı çok karışık ve anlaşılmaz bulan sevgideğer dostlara net mesajlar ileteyim dedim. Toplum olarak hızla asimile edildiğimiz, akıl dışı evrenin mantık ötesi işlerine dikkat çekmek istiyorum: Gürültü terörüne bir son vermek gerekiyor.

 

Toplu taşıma araçlarında kulaklık takan insanlara rastlıyorum. Dinledikleri şeyin sesi (müzik olmadığı kesin) dışarıdan duyuluyor. Kendi kulakları ve hatta beyinleri bu tuhaf zulme nasıl dayanıyor merak ediyorum. Bir de muhatabını hoparlöre alıp bize ücretsiz online pazarlık ve tahsilat dersleri veren telefon engelliler var. Neyse ki yanımızdaki binadan güzel bir düğün haberi geliyor. Ne mutlu zamanlar. Bir saate kalmadan, araçlar otoparktan kaldırtılıyor ve sandalyeler konuluyor. Sonra gelsin davul zurna ekibi. Karşı değilim bu coşkulu eğlenceye. Fakat zaten düğün salonları bu iş için icat edilmemiş miydi? "…çocukları pistten alalım!”

 

Yanlış anlaşılmaktan çok korkuyorum. Bu nedenle ilkin şunu belirteyim, kimsenin zevkine de eğlencesine de karışmak amacında değilim. Erkek adam bir kez sünnet oluyor. Kadının bir tane kına gecesi var. Neslin idamesi düğünlerle meşrulaşıyor. Buraya kadar aklı başında birisi zaten toplumu karşısına almak istemez. İyi de her şeyin yeri var kardeşim!

 

Ortalama bir toplu eğlence kaça mâl oluyor? Ne bileyim, dışarıda bir mekânda doğum günü kutlasak, mesela 50 kişi davet etsek, bize kaça patlar? Bin kişiye pilav döksek ne tutar? Belki asker uğurlayacağız, bir davulcu bir zurnacı kaça kiralanır ki? Mütevazı bir konvoy hazırlasak acaba ne kadar yakıt harcanır şehir turunda? Yapmayın efendiler, insaf!

 

Okuyan insanlara "inek” ve iyi niyetle çalışan insanlara "salak” demekten vaz geçmeliyiz. Bu filmi daha önce defalarca izledi insanlık. Ne cahiliyeler ne lale devirleri geldi geçti. İbrahim Müteferrika. Bankadan çekilen krediyle dillere destan düğün yapmak erlik değil!

 

Daha çok kütüphane yapalım o paralarla, daha huzurlu okullar inşa edelim. En donanımlı, en idealist insanları öğretmen yapalım. İnsanları "şucu bucu” diye etiketlemeden haklarını teslim edelim. Bu kanla alınmış topraklar emaneten bizim. Hıyanet etmeyelim.

 

N'oldu, şimdiden çatlak sesler çıkmaya başladı. Bunları söyledim diye sinirlenen davulcu olsa amenna. Zurnacıya da hak veririm. Ama ömür boyu asgari ücret cezasına (üstelik suçsuz yere) çarptırılmış insanların tepki vermesini kabullenemem. Uyanın demekte ne var!

 

İsraf konusundaki ayeti her yemekten sonra, her cuma hutbesinde duymaktan sıkılmadık. Zira "la tüsrifu” denildiğinde Allah rica ediyor sanıyoruz. Oysa o ayet bir emir! Size emanet edilen organlar, insanlar ve tüm nimetleri ihtiyaç kadar tüketin buyuruluyor. Bizlerse "beyin bedava” olunca onun yeteneklerini ve kapasitesini de israf ediyoruz. Nerede ulu'l el bâb?

 

Şu kuru gürültüden, bir ıssız ney taksimi çıksa da suskunluğumuzu ıslatsa…

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları