ÖLMEK ÇOK SIRADAN

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Sabahın ilk ışıklarıyla "bişeyler” zihnime battı. Vikipedi'ye günün tarihini yazdım, acaba kara bahtımın nazenin feneri, içimde neyi ışıtacak? Tarihte bugün olanları inceledim, pek çok ünlü doğmuş ve ölmüş. Fâniler âleminde ne acayip işler olmuş öyle, neler bitmiş...

 

Mesela, Hymen Lipman, silgili kurşun kalemin patentini almış. Fatih Sultan Mehmet ve Paul Verlaine bugün doğmuş. Carl Orff ile Rudolf Steiner de terk-i diyâr etmişler. Daha ismini bile duymadığım nicelerini gördüm listede. Türk sanatçı, Japon imparator, İtalyan modacı, Hintli filozof yine aynı satırlardalar. Bu insanlar kendi zamanlarında ve kendi toplumlarında tanınan kişiler. Sonra sağ taraftaki takvim kısmından kontrol ettim. Yılın her günü için, aynı şekilde tasnif edilmiş, binlerce hayat sıralanmıştı. Hepsinin tek ortak yanı vardı! (Enbiya, 35)

 

Tarih boyunca nice savaşlar olmuş. Dinç, disiplinli, güçlü ve iyi eğitilmiş yiğitler birbirlerini boğazlamışlar. Rahmetli nineme çocukken şöyle demiştim: "Keşke hiç savaş olmasa, azıcık bir ömrümüz var onu da huzurla geçirsek.” Bana dik dik bakmıştı. Ardından başımı okşayıp, çocuk halimce hitap ederek: "Onca yeniçeri ne iş yapsın evladım!” demişti.

 

Kutsalla kucaklaştığında farz olan savaş belki en iyi dünya nüfusu kontrollerinden biridir. Her uygarlık, kendi değerlerine göz dikenlerle savaşmıştır. Barış zamanlarında yatırım ve hazırlık yapmayanlar ise uzun ömürlü olmamıştır. Böyle bakınca konu anlaşılır gibi görünüyor. Taraf olanlar, kendilerince de haklıdır zira. Zaten şehit olmanın dar anlamı da budur.

 

Ölüm isabet etmeye hele bir niyetlensin, sebep bulması kolaydır. Türk, Sümer, Mısır, Maya, Çin, Hint ve Antik Yunan mitolojilerinde hep aynı semboller vardır. Karanlık yeraltındaki türlü çeşitli ölüm sonrası anlatılar ilk insan kadar eskidir. Gösterişli ifadeler, gizemli sırlar nedense diğer canlıların hayat hikâyelerinde yer almaz: Onlar sadece ölürler!

 

Dünya annemiz ölenleri şefkatle sarmalar. Kim ya da ne olduğuna bakmaz gidenin. Arkasında bıraktığı bedeni yaşayacak olanlar için değerlendirir. Kimine gıda, kimine ilaç oluruz bu ebedi dönüşüm aşamasında. Sistemin geçmişi kaç milyon seneye dayanıyor bilemeyiz. Ölen, dünya mücadelesini tamamlamıştır. Maalesef sonrası hakkında kesin bilgimiz yok.

 

Bizim inancımızda reenkarnasyon yoktur. Nefsimizi eğiterek ulaştığımız, ontojenik bir tekâmül vardır. Bu yolda ilerleyenler, nasipsiz değillerse, mutlak şehit (şahit) olurlar...

 

Beyin ve kalp farklı işleyen, pek nadiren ortak karar alan organlarımızdır. İnsanlığa rahmet için gönderilen (SAV) bile oğlu İbrahim'in vefatıyla gözyaşı dökmüştür. Hüzün sayılı nefese karşı en insanî tepkidir. İnanan veya inanmayanı hiç ayırt etmeksizin, insanlığı aynı paydada birleştiren gerçekse, elbette ölümdür! Bu dünyevî eşitlenmenin harika bir özeti var:

 

"Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?” Sultanû'ş Şuara Kısakürek

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları