HAYAT KURTARAN ARGO CÜMLE!

İnanmış insana ait bir lükstür ki;  sen” artık hiçbir çıkış yolum yok” dersin, Allah (c.c)bin  kapı açar, sen” eyvah bittim dersin, Allah "yettim” der…

    Ne güzeldir her işin sahibine bağlanmak…

   Dostlarla oturduğumuz bir yerde içlerinden birisi bir hat yazısını gösterdi:

- Okuyabilir misin?  diye sordu.  Birkaç denemem oldu ama tam bilemeyince;

- Dur ben bunu bir hattata sorayım diyerek, yazıyı erbabına gönderdim. Gelen cevap hayli ilginçti:

" Şimdi bo…u yedik” .

   Sonra cevapla birlikte hattaki yazının hikayesi de geldi.

   Ünlü hattat ve mücellit Emin Barın'ın celi sülüs ile yazdığı, ebru süslemeleri muhtemelen Necmettin Okyay ait olan hatta yazılı cümlenin hikayesi ikinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya'da geçiyor .İkinci Dünya Savaşı öncesinde Bakırköy'lü ermenilerden doktor Peştamalciyan ailesiyle birlikte Türkiye'den Almanya'ya göç edip, Berlin'de bir halı ve kilim mağazası açar. Savaş başlayıncaya kadar işi yolunda giden baba peştamalciyan zaman içinde işleri oğlu Aram Peştamalciyan'a bırakır. İkinci dünya savaşı'nın başlamasıyla birlikte zor günlerde başlar. Her geçen gün bir öncekini aratmaktadır.1943 yılının sonlarına doğru Almanlar için savaşın gidişatı ve daha fazla savaşacak gücünün kalmadığı ortaya çıkar. Sovyet askerleri 1.945 yılı 25 Nisan'da kenti işgal eder.  Hitler savaşın kaybedildiğini anlayarak 30 Nisan'da intihar eder, zaten yakılıp yıkılan kent batıdan müttefik orduları gelene kadar Sovyet askerlerinin yağma ve talanına bırakılır. Daha sonra batılı müttefiklerin de katılacağı işgal güçleri askerlerinin kızlara kadınlara işkenceleri sıradanlaşır. Bu zor şartların hüküm sürdüğü günlerde rus işgal komutanlığı yayınladığı bir bildiriyle her yerin rus askerlerine açık tutulmasını kesin olarak emreder .Savaşın tüm acımasızlığıyla sürdüğü bugünlerde Peştemalciyan ailesi de mecburen emre uyar, halı mağazalarını kapılarını açarak  rus askerlerinin yağmaya gelmesini endişeyle bekleyen ailenin bekleyişi uzun sürmez. Halı kilim mağazasından içeriye gürültü ve patırtı ile kılıksız moğol tipli ve silahlı 2 asker yüksek sesle bağıra çağıra konuşarak girer. Askerlerden biri halılarla ilgilenirken, diğeri  endişeyle olup biteni gözleriyle takip eden peştamalciyan ailesine yönelir  Aram peştamalciyan gayri ihtiyari ve seri bir hareketle askeri bileğinden sıkıca yakalar, çekik gözlü asker bu ani tepki üzerine tabancasını çekerek peştamalciyan şakağına dayar. Aram peştamalciyan  adeta taş kesilmiş gibi bakan karısına dönerek:

- Şimdi bo..u yedik, der. İşte ne olduysa o an olur. Bu sözleri işitince irkilen asker silahını indirerek:

 - ne de dung ,ne de dung? diye sorar. Baba peşte maciyan olayın şoku içinde ister istemez söylediği sözleri tekrarlamak zorunda kalır. O anda sanki bir mucize olur, asker ani bir hareketle silahını indirerek yıllar sonra bir dostunu görmüş biri gibi büyük bir sevinçle Peştamalciyan ‘ ın boynuna sarılır.  Peştemalciyan şok üstüne şok yaşamaktadır. Olayı kavramaya çalışır, askerin Kırgız ağzıyla” miz gan gardaşız " biz kan kardeşiyiz, ben senin kardeşinim derken sevinçten çılgına dönmesini hayretler içinde seyreder. Askerler ise karşılarında Türkçe konuşanları görünce büyük şaşkınlık yaşarlar, mağazayı basanlar rus ordusundaki Kırgız askerlerdir ve Aramın Türkçe konuştuğunu duyunca kan kardeşliği durumu ortaya çıkmıştır.

    Olay anlaşılıp şok atlatınca Peştemalciyan ailesi rahat bir nefes alır, askerler özür dilerler, çaylar içilir konuşmalar uzar ve 2 asker sonraki günlerde mağazaya gönüllü bekçilik yaparlar.

   Nihayet savaş biter, sıkıntılı günler geride kalır. Peştemalciyan ailesi bir gün Berlin'deki mağazalarını gezen bir türk gazeteci ile tanışırlar ve gazeteciyi evlerine davet ederler. Yaşadıkları olayı büyük bir heyecanla ve yeniden yaşıyormuş gibi tekrar tekrar anlatırlar. Hayatlarını kurtaran sihirli cümlenin kendileri için neler ifade ettiğini, hayatta kalmalarına sebep olan bu sözleri bir hattada yazdırıp evlerin en güzel yerine asmak istediklerini ve bu anı her zaman hatırlamak istediklerini söylerler.  Gazeteci onlara bu konuda yardımcı olacağını söyler ve Türkiye'ye dönüşünde verdiği sözü yerine getirmek üzere hattat ve mücellit Emin Baran'ın Çemberlitaş taki atölyesine gider.

    Emin Barın kendisinden yazılmasını istenen cümleyi duyunca şaşırır; zira ilk defa böyle ilginç bir taleple karşılaşır. Emin Barın kendisi de Almanya'da cilt eğitimi sırasında yaşadığı savaş günlerini hatırlayınca işi kabul eder.

    Bir hafta sonra yeniden gelen gazeteciye ibareyi yazabileceğini söyleyerek, celi sülüs levhayı hazırlar.

    Kevha Peştamalciyan ailesinin artık dostu olan gazeteci tarafından Berlin'e götürülür ve 17 Temmuz 1966 tarihli yeni gazetede levhaya bir ailenin hayatını kurtaran argo cümle yazıldı başlığıyla haber olur….

 


Yazarın Diğer Yazıları