REĞÂİB GECESİ BİR GECE DEĞİL BİR YÖN TAYİNİ
Sûfî bir ses işittim uzaklardan…
YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR…
Veeeee nihayet! Güzel futbol güzel sonuç…
Seküler kesimin çatallı dili
AKLINI VE ALNINI TERLETENLER
Ticari Ahlak Yoksunları Kâr Sarhoşluğu Yaşıyor
SEVDALISIYIZ
Meşruiyetin Olmazsa Olmaz 3’lüsü
ÜÇ AYLARA KAVUŞMANIN MUTLULUĞUNU YAŞIYORUZ
Bahanesiz Maçtan Hüsran Çıktı
AHLAK VE VİCDANIN SESİ MISIRLI YAZAR MUSTAFA LUTFİ EL-MENFALUTİ
CUMHURİYET OLMASA BİZ OLMAZ MIYDIK?
EĞİTİMDE BİR MİLAT BAŞLAMALI MI?
TEKNOKRATİK TEK DÜNYA DEVLETİ
Konya’nın Taşına Toprağına İsmi Yazıldı
SAĞLIK BAKANINA MEKTUP
11. YARGI PAKETİNE LGBT’DE EKLENMELİ
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
"Yüreğini elinden bırak” diyordu. Hakikaten yüreğim elimde ne yapmaktaydım ben?..
Canımın bu denli yanması bu yüzden miydi?
Ben mi hevesimi kaybetmiştim yoksa dünya mı sessizliğe bürünmüştü kalbimde?..
Hayrıma olan bu emri günlerce düşündüm. Ne bir yere varabildim ne ayakta kalabildim. Neydi bu içsel sancının sebebi, yüreğim elimde değildi evet ama ben her gün onu boğmaya çalışıyor gibiydim.
Anladım anladım ama çaresi yok gibiydi!..
Sonra çıktım, geçmişin diliyle konuşan sokaklarda yürümeye başladım. Her bir taş, her bir bina, sessiz ama derinden bir hikâye fısıldıyordu. Öyle köhneleşmişlerdi ki bazı yapılar ama hâlâ dimdik ayaktaydılar; cansız görünümlerinin ardında, inadına süren bir yaşamın izlerini taşıyorlardı.
Her metrekaresi nice kahkahayı, nice gözyaşını saklıyordu; dökülmüş umutların, acı dolu sınavların tanığıydı. "Ben çok acı çektim ama hâlâ buradayım.” diyordu sessizce ve ben her adımımda o mücadeleyi, o direnci hissediyordum.
Bir süre biraz daha yürüdüm nereye gittiğimi bilmeden. Ardından bir râiha duydum, bir misk kokusu aldım uzaklardan sanki her nefeste yüreğim rahatlıyordu bu râihadan.
Anlam veremedim bu ferahlığa lakin yüreğimi ferahlatan bu sırra koşmak istedim, yine de dingin davrandım ve ağır ağır yürüdüm beni saran râihanın peşine. Sonrası…
…Yeşil Bir Kubbe…
Çocukluğum, gençliğim belki de yaşlılığım…
Acılarım, gözyaşlarım, hayal kırıklıklarım, kayıplarım…
Neredeydiler?
Bir anda suskun gönüllerin dostu Hz. Mevlâna kimliğimin anahtarı oluvermişti.
Onu görmek, onun irşadıyla var olmak beni kendime getirmişti.
Medet, Ya Rab dedi dilim!
Gökkube avazını saldı yüreğime.
"Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Burhan sorardım aslıma aslım bana burhan imiş”
Zahiren derdim var sanırdım meğer derdim Allah imiş…
Lâl olan dilim, âmâ olan gönül gözüm şükürler olsun ki açıldı.
Aydınlığın hayatıma hare hare yayıldı.
Kimden geldiğimi, kime ait olduğumu, kime döneceğimi bilmenin ötesinde, bu iradeyi yaşamanın ve kabullenmenin sırrına vakıf olabilmiştim nihayet…
Bocuk Gecesi Cadılar Bayramı’na Karşı
İlk Kelimemiz Son Sözümüzdür Türkçe
Dil Giderse Hafıza Susar…
Değişen Gerçeklik Algoritması
Kendi nefsinde ara..!
Asla asla deme yaşam seni o aralığa sıkıştırıverir
DOĞUM VE ÖLÜM ARASINDA...
Yeni Bir Sayfa…
Sessizlik, Kabullenme, Vazgeçiş…
Sancımız GAZZE…