Kadın, Feminizm, Medeniyet Ve İslam

Ne zaman komünizm, kapitalizm, faşizm gibi sonu "izm” ile biten bir kelime duysam tüylerim diken diken olur ve aklıma Üstat Cemil Meriç'in "izm”lerle ilgili şu nefis sözü gelir: "İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşelerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı!” Bir şeyin kıymetli olması için Avrupa'dan gelmesi bizler için yeterlidir. İthal mallara her zaman rağbet çoktur bizim ülkede. Avrupa'dan gelen her şey güzeldir bizde, bir tek kötü havalar oradan gelir.

Efendim feminizm, kadının "hiç” sayıldığı ve dahi insan olup olmadığının tartışıldığı Avrupa'da ortaya çıkmış bir akım. Tıpkı Hristiyanlığın tahakkümünden bunalan, istediğini dinden atan ve kralları bile yöneten papazlardan sıkılan Batılıların laikliği kabul etmesi ve bunda da haklı olmaları gibi kadınların ezilmesi sonucu feminizm ortaya atılmıştır. Çıkışında haklılık payı var. Ancak bizim medeniyetimizde kadınların ezilmesi gibi bir durum söz konusu olmadığı için acep bu akımın ithaline ihtiyaç var mıdır? "Feminizm kadın-erkek eşitliğini savunur?” diyerek yola çıkanlar kadın-erkek eşitliğini sağlayacağız diyerek 100 metrelik koşu yarışının son 10 metresine kadını yerleştirip yarışı başlatırken erkek 100 metre geride kadının ipi göğüslediğini izlemekten başka bir şey yapamaz oldu. Eşitlik çok gerilerde kalmış durumda. Ancak feminizmi dava bilen insanlara bu asla anlatılamaz. Deniz suyu içmekten kendinden geçmiş bir zavallı gibi onlar hep "daha, daha, daha”nın derdindedir.

İşin daha vahim tarafı ise her şeyin İslamcısının çıkması gibi feminizmin de İslamcısı çıktı: İslamcı komünistler, İslamcı liberaller, İslamcı feministler… Ne kadar kolay İslamcı olunuyor yahut bu İslamcılar ne kadar kolay "bir şey” oluveriyor. İslamcı feministler Batı'dan ithal ettikleri bu elbiseyi İslam'a giydirmeye gayret sarf ediyorlar. Anlaşılan İslam'ın kadın hukukundaki kanunlarını yetersiz görmüş olacaklar ki onu feminizm ile tamamlıyorlar. Günümüzde İslam yamalı bohçaya çevrildi: Ekonomisini faizle, devleti komünizmle/liberalizmle, sosyolojisini feminizmle yamıyoruz. Ancak bilinmelidir ki İslam H2O gibidir. Siz bu H2O'dan bir şey çıkarır yahut ona bir şey eklerseniz ortaya çıkan şeyin ne olduğunu bilemem ancak onun artık su olmadığını huzur-ı kalp ile söyleyebilirim. İşte siz de İslam'a bir şey ekler yahut ondan bir şey çıkarır iseniz ortaya çıkan şey nedir bilinmez lakin ortada artık İslam diye bir şey kalmamıştır.

İslam'ın emirleri ile Batı'nın emirleri barıştırılamaz. Genetik kodları farklıdır, kan uyuşmazlığı vardır. Aynı anda doğu ile batıya gitmek gibi bir şeydir bu çaba. Batı, medeniyetini zevk, şehvet, dünyevilik, nefsanilik ve beyin/akıl üzerine kurmuş ve bunları medeniyet algılarının fil ayakları yapmışken İslam ise medeniyetini insan, saygı, sonsuzluk, kalp ile beyni, vicdan ile aklı barıştırma üzerine inşa etmiştir. Hal böyle iken bu iki medeniyet algısını barıştırma çabası ancak boş bir hayal ürünüdür, çabasıdır. Hungtington, "medeniyetler çatışması” tezinde korkarım ki haklı. Batı'nın zulüm üzerine bina edilen medeniyeti yıkılmadan İslam'ın huzur üzerine kurulu medeniyeti imar edilemez. Batılıların bizi anlama, bizimle uzlaşma gibi bir çabaları olmadığı için bizde de kendimizi, dinimizi, medeniyetimizi ve her türlü kültür ögemizi onlara şirin gösterme çabası olmamalı. Post modern medeniyet algımız her alanda kendimizi onlara şirin gösterme ve onlardan bir şeyler alma üzerine kurulu. Eskiden "Hoştur bana senden gelen. / Ya gonca gül yahut diken.” diyerek Allah'tan isterken şimdi aynı sözleri Batı için söylüyoruz. Katiline âşık olmuş bir maktul, zalimine sevdalı bir mazlum, efendisine hayran bir köle gibi avare avare geziniyoruz ortalıkta. Doğu'nun birinci devleti olmak varken Batı'nın sonuncu devleti olmayı seçip bu sonunculuğu bir nişan gibi göğsümüzde gururla taşıyoruz. Sömürgecilikten gelen zenginliklerine ve daha çok sömürmek için ürettikleri teknolojilerine duyduğumuz hayranlıkla Tanzimat'tan beridir bizleri aralarına almaları için bir tatlı huzur ile kapıda bekliyoruz. Medeniyetlerinin ve kültürlerinin her ögesini aldık ama hala Batılı olamadık. Bir hürmet duygusu ve üzerimizde sırıtan Batılılığımızla belki bizi aralarına alırlar diye hala beklemekteyiz. Donarken üzerine tatlı bir uyku çöken kişinin yavaş yavaş ölmesi gibi çok tatlı gelen bir ataletle yavaş yavaş ölüyoruz. Madem söze Üstat Cemil Meriç ile başladık sözü onunla bitirelim: "Bütün Kuran'ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlı'yız. Osmanlı yani İslam... Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın! Olimpos dağının çocukları, Hira Dağının evlatlarını asla kabul etmeyecektir!”

İşte o bize dar gelen Batı elbisesinin bir parçası da feminizm. Kız erkek bütün evlatlarımıza kat'i tavsiyemdir: Bütün "izm”lerden uzak durun. Size dar gelen gömlekleri parçalayın, medeniyetimizi kuşanın. Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları