Tarım Kredi ve TORKU güçbirliği yaptı, kazanan millet
Kaybettiğimiz Beyinler ve Eğitimden Koparılan Yabancı Gençler
40 YIL, 40 DAVA
EĞİTİME YAPILAN MADDİ VE MANEVİ DESTEKLERİN ÖNEMİ
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
İSTERSEN SULHU SALAH, HAZIR OL CENGE!
Devleti zayıf göstermenin bedeli
Türkiye’nin gıda güvenliği Konya’ya bağlı
KAYGAN ZEMİN
“Anadolu Mayası” Sütü Yoğurda Dönüştürmüştür.
VİCDAN YELKEN AÇTI
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
Suriye iç savaşının ilk yıllarıydı. Şehrimize sığınan muhacir kardeşlerimize elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyorduk. O dönemde, vatanını ve yurdunu geride bırakmış, her meslekten binlerce insan tanıdım: beyin cerrahları, kimyagerler, gazeteciler, öğretmenler, doktorlar, sanatçılar ve yazılımcılar…
2013'ün soğuk bir kış günüydü. Elinde, üzerinde Arapça ismimin yazılı olduğu yırtık bir kağıtla iki genç geldi. Şam'dan bir kardeşimizin selamını getirmişlerdi. Yabancılar Şube'deki kayıt işlemlerini tamamlamış, yanıma bir umutla gelmişlerdi. Her ikisi de mobil uygulamalar alanında uzman, ileri seviyede yazılımcıydı. Savaş yüzünden üniversite eğitimleri yarım kalmış, projelerini tamamlayamamış, birçok yakınını kaybetmiş ve ailelerinin bir kısmını geride bırakarak Türkiye'ye sığınmışlardı. Tek istekleri, kiralarını ödeyip geçimlerini sağlayabilecekleri bir işti.
Onlarla sohbet ettikten sonra gösterdikleri projeler ve uygulamalar karşısında heyecanlandım. Ülkemiz, alanında çok yetenekli iki yazılımcı kazanabilirdi. Ancak bu heyecanımız uzun sürmedi. Önce üniversitelerin kapısını çaldık ama "yasal mevzuatlar" demir bir kapı gibi önümüzde durdu. Umudumuzun kırıldığı ilk yer, maalesef eğitim kurumları oldu. Aylarca süren çabalarımıza rağmen bir sonuç alamadık.
O parlak gençler, baharın gelmesiyle birlikte inşaatlarda çalışmaya başladılar. Yaklaşık altı ay sonra, hüzünlü bir şekilde veda etmek için tekrar geldiler. Avrupa'ya gideceklerini söylediler. İçlerinden biri, yüreğime dokunan şu cümleyi kurdu: "Ezanların okunduğu, halkı Müslüman bir memlekette kalmayı çok isterdik."
Fransa'nın Sorbonne Üniversitesi'nden davet almışlardı. İki hafta içinde, sadece kabul belgeleri değil, aynı zamanda Fransa vatandaşlığı evrakları da ellerine ulaştı. Onlarla ilgilenen profesör, uzun yılları kapsayan bir sözleşmeyle bu iki genci üniversite bünyesine dahil etmişti. O gençler Fransa'ya gitti ve hala orada yazılım alanında çalışıyorlar. Biz ise bürokrasiye takılıp, ülkemize değer katacak iki cevheri kendi ellerimizle Fransa'ya hediye ettik.
Bu iki genç gibi nice beyin cerrahını, doktoru, mühendisi Avrupa'ya, Kanada'ya kaptırdık. Artık yetişmiş beyinlere ve başarı vadeden gençlere sahip çıkma vakti gelmedi mi?
Yıllar sonra Suriyeli öğrencilerin üniversitelere kaydıyla ilgili sorunlar çözüldü ve binlerce genç okullarımızdan mezun oldu. Hatta bu öğrencilerden bazıları bugün Suriye'de önemli makamlarda görev yapıyor. Ancak şimdi başka ve çok daha yakıcı bir sorunla karşı karşıyayız: Öğrencilerimiz fahiş harçlar yüzünden okullarından mezun olamıyor, eğitimlerini sürdüremiyor.
Konuyu tek bir örnekle özetlemek istiyorum:
Ali Ulvi Kurucu İmam Hatip Lisesi'ni dereceyle bitirip Uşak Tıp Fakültesi'ni kazanan bir gencimiz düşünün.
1. Sınıfta: 10.000 TL harç yatırdı.
2. Sınıfta: %60 zamla 16.000 TL harç yatırdı.
3. Sınıfa geçtiğinde ise kendisinden istenen harç tam 240.000 TL! (2024-2025)
Eğer bu öğrenci Konya Selçuk Tıp Fakültesi'nde okuyor olsaydı, bu rakam 340.000 TL olacaktı. Bu rakamların tek bir anlamı var: "Okulu bırak ve git!"
Bu durum, sadece bir öğrencinin okuldan atılması anlamına mı geliyor? Bu yavrularımızın ruh ve gönül dünyasında kopan fırtınaları, yıkılan hayallerini bir an olsun düşünebiliyor muyuz? Uşak'taki Muhammed ismindeki bir başka kardeşimiz o kadar vatansever ve inançlı ki, Kanada üniversitelerinden gelen ve vatandaşlık hakkı da içeren özel teklifleri reddederek Türkiye'de kalmayı tercih etmiş. Şimdi, zaten geçim sıkıntısı çeken bu ailenin çocuğu, bu harcı nasıl ödeyip eğitimine devam edecek?
Acil Çözüm ve Devletimize Çağrı
Bu konu, artık bireysel çabalarla aşılabilecek bir sorun olmaktan çıkmıştır. Türkiye, küçük bir ulus devlet değildir. Bin yılı aşkın tarihiyle farklı etnik yapıları ve inançları barındıran büyük bir medeniyet mirasının sahibidir. Bu mirasa uygun hareket etmek, ülkemizin geleceğine hizmet etmek hepimizin görevidir.
İran-İsrail savaşının tümüyle teknoloji ve psikoloji alanında yürütüldüğü bu çağda, Türkiye'nin gücü, sahip olduğu yetişmiş insan kaynağıyla ölçülecektir. Bu noktada en büyük görev üniversitelerimize ve devletimize düşmektedir.
Konuyu Ankara'ya taşıyan yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız ve milletvekillerimiz olduğunu biliyoruz. Ancak bu meselenin, tüm çıplaklığıyla ve aciliyetiyle Sayın Cumhurbaşkanımıza bir raporla izah edilmesi elzem hale gelmiştir.
Ülkemizin geleceği ve gücü, alacağımız kararlara, sahip çıkacağımız gençlere bağlıdır. Bu beyin göçünü durdurmak ve kendi değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. Çalışan, üreten beyinler arasında ayrım yapılmaz. Her ülke onları kendi bünyesine katmak için büyük bedeller öderken, büyük harcamalar yaparken bizim yaptığımız bu aymazlık nedir?
Kendime Notlar : Özgürlüğü Aldık Manayı Kaybettik
DİRENİŞ POSTUNA BÜRÜNEN İHANET
Şikâyete Değil, Çözüme Odaklan
DİRENİŞ POSTUNA BÜRÜNEN İHANET
Şikâyete Değil, Çözüme Odaklan
Milli Bir Ses: KONTV
Bir Kurban Bayramı Hikayesi: Simit Bayramı
Yeniden Merhaba: Kendime Notlar