TYB Konya Şubesi D. Mehmet Doğan Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen ve Prof. Dr. Ahmet Akman'ın düzenleyiciliğini üstlendiği programa; önceki dönem Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, Hz. Mevlâna'nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi Bayru, akademisyenler, yazarlar ve çok sayıda davetli katıldı.
Konuşmasında biyografinin İslam medeniyetindeki köklü geçmişine ve merkezi konumuna dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa İsen, bu alanın gelişim sürecini şu sözlerle anlattı: "Tanınmış kişilerin hayat hikâyelerinden bahseden bir tür olan biyografi, insanlıkla yaşıt bir bilim dalı olup bütün gelişmiş toplumlarda çok önem verilen bir alandır. İslam medeniyeti de çok erken devirlerinden itibaren öncelikle bu dalın da içinden doğduğu tarihe, sonra da müstakil biyografiye kendi özel şartları dolayısıyla çok önem vermiştir. Çünkü İslam tarihçiliği, Hz. Peygamber'in hayat ve faaliyetlerinin incelenmesiyle yani biyografi ile başlar. Giderek sonraki tarihçiler bu alanı genişletir. Ayrıca, İslam tarihinin önemli kişilerinin topluma örnek olarak takdimi de biyografiyi gündemde tutan bir başka husus olur. Buna, Arap geleneğindeki soy sopla övünme alışkanlığını da eklemek gerekir. Bu yüzden biyografi İslam tarihçiliği içinde hep çok önemli bir alan olmuş, hatta zaman içinde tarihin ilgilendiği diğer konulara göre daha baskın bir konum elde etmiştir. Başlangıçta daha çok hadis ravilerini ve ermişlerin hayatlarını anlatan biyografi çalışmaları, giderek dil bilimcileri, şairleri, hekimleri ve diğer meslek mensuplarını da kapsamıştır" dedi.

Doğu'nun zengin birikimi ve batı ile kıyaslama
Osmanlı tezkire geleneğinin Batı dünyasındaki biyografi çalışmalarından çok daha önce ve kapsamlı bir şekilde geliştiğini vurgulayan İsen, karşılaştırmalı örnekler vererek şunları söyledi: "Türkçede Ali Şir Nevâyî ile başlayan gelenek kısa bir süre sonra Osmanlılara geçti. Osmanlı geleneğinde şairler tezkiresi olarak ilk örnek Sehî Bey tarafından 1538 yılında kaleme alındı. Bizim Osmanlı kültür hayatımızda o kadar zengin bir biyografi geleneğimiz vardır ki Osmanlı'daki çiçek yetiştiricilerinin hayatlarını anlatan tezkireler var elimizde. Batı tarzı biyografiler genellikle bir kişi üzerine olurken, Doğu biyografileri büyük ölçüde gruplar üzerinedir. Bu tarz çalışmalar Batı'da ancak 18. yüzyıldan itibaren başladı. Bundan dolayı Shakespeare yaşamış mıdır, yaşamamış mıdır Avrupa'da tartışılıyor. Dünyanın en meşhur şairi Shakespeare'in hayatında onunla ilgili yazılmış elimizin altında hiçbir bilgi kaynağı yok. Oysa bizim elimizde bu çalışmalarla birlikte inanılmaz bir veri tabanı var. Nitekim ünlü ansiklopedist Erik Orsenna bunu, 'Biz Fransızlar lügatçiliğimiz ve ansiklopediciliğimizle pek övünürüz, Arapların çok erken devirlerde bu konuda yaptıklarını bilseniz anında fiyakanız yerle bir olur' şeklinde ifade etmiştir" şeklinde konuştu.
Gelenekten geleceğe: Dijitalleşen edebiyat hafızası
Klasik kaynakların günümüz teknolojisiyle harmanlanarak "Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü" (TEİS) ve "Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü" (TEES) gibi dev projelerle dünyaya açıldığını belirten İsen, yapılan çalışmaların kapsamını şu ifadelerle aktardı: "Üzülerek belirtmek gerekir ki dünyada pek az milletin sahip olduğu bu muhteşem birikim modernleşme döneminde terkedilerek pek çok başka alan gibi yerini modern biyografiye bırakmış ve sözü edilen eserler kütüphane raflarında kalmıştı. Bu eksikliği gidermek ve eserlerde yer alan aydınların unutulmamasını sağlamak, eserlerini ve hizmetlerini yeni nesillere aktarmak gerekiyordu. Çünkü toplumun değerli şahsiyetlerine gösterdiği kadirşinaslık, bir medeniyet ölçüsüydü. Bu amaçla bir grup akademisyen arkadaşımızla buradaki bilgileri özetleyerek devasa bir dijital külliyat oluşturduk. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü ve Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü adlı çalışmalarla 14 binden fazla madde başı ve 62 bin eser isminden oluşan yaklaşık 5 milyon kelimelik bir veri tabanı oluştu. Bugün 168 farklı ülkeden milyonlarla ifade edilen kullanıcı bu çalışmalardan yararlanmaktadır. Bu çalışmalarla İslam medeniyetinin dünyaya sunduğu önemli imkanlardan biri olan biyografi geleneğinin şairler bölümü, kütüphane raflarında bırakılmamış, bu veriler çağdaş anlayışla değerlendirilerek günümüz insanının istifadesine sunulmuştur" ifadelerini kullandı.

Gelenek ile Çağdaşlığın Sentezi ve Dijital Erişim Kolaylığı
Dijital platformların sunduğu sürekli güncelleme ve hızlı erişim imkanlarına değinen İsen, hayata geçirilen projelerin teknik altyapısı ve kültürel misyonu hakkında şunları söyledi: "Sözlükte yer alan bilgiler için sürekli güncelleme yapabilme bu tür eserler için büyük avantaj. Bu önemli yararın ötesinde dijital çalışmalar birtakım anahtar kelimeler aracılığı ile saniyeler içinde taramaya imkân vermekte ve okuyucunun önüne bilgiyi hazırlayıp koyabilmektedir. Bu amaçla dijital uygulamada alan, saha, yüzyıl gibi ayırıcı bölümler yer almaktadır. Ayrıca her biyografinin başında yer alan QR kod sayesinde maddelerin dijital formuna kolaylıkla erişilebilmektedir. Kamuoyunun büyük ilgisine mazhar olan söz edilen veri tabanlarında artık aranan maddeler arama motorlarının indekslemesiyle üst sıralarda yer almaya başlamıştır. Bu çalışmalarla İslam medeniyetinin dünyaya sunduğu önemli imkanlardan biri olan biyografi geleneğinin şairler bölümü, kütüphane raflarında bırakılmamış, bu veriler çağdaş anlayışla değerlendirilerek günümüz insanının istifadesine sunulmuştur. Çağdaş medeniyet zaten insanlık birikiminin ortaklaşa kullanıma sunulmasıyla oluşabilecektir. Bu işe katkıda bulunmak için yaklaşık bin arkadaşımızla geleneğin nasıl değerlendirilebileceği konusuna örnek olabilecek bir çalışma gerçekleştirdik. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü ve Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü gelenekle çağdaşlığın sentezi olarak tanımlanabilecek eserlerdir" dedi.

Medeniyetin İhyası ve Gelecek Vizyonu
Konuşmasının sonunda medeniyetlerin donuk yapılar olmadığını, doğru müdahalelerle yeniden ihya edilebileceğini belirten İsen, sözlerini şöyle tamamladı: "Ben tarihe ve bu yapıp ettiğim işlere bir müze objesi gibi yaklaşmıyorum. Öyle yaklaşsam zaten böyle bir perspektifle huzurunuza çıkmış olmanın bir anlamı olmaz. İslam medeniyetinin donuklaşmaya yüz tuttuğu evrelerde başka bir noktadan tekrar temayüz ettiğini tarih bize gösteriyor. Ben, I. Dünya Savaşı ile birlikte İstanbul'da sükut eden bu tablonun yeniden bu coğrafyada dirileceği kanaatindeyim. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Ancak bu konuda hala yapılacak çok iş var; şairler yanında bilginler de kısmen ortaya çıkmış olmakla birlikte Osmanlı toplum hayatında neredeyse bütün dikkate değer sosyal sınıfları kapsayan binlerce biyografik kaynak hala gün yüzüne çıkmayı beklemektedir. "diyerek sözlerini tamamladı.
Programda sorulan bir soru üzerine tezkirelerin yazılış süreçleri, Batı biyografi geleneği ile arasındaki farklar ve biyografik bilgilerin içeriği hakkında Prof. Dr. Mustafa İsen şunları kaydetti: "Bu şair biyografilerini yazanlara biz tezkireci diyoruz. Bu eserlere de tezkire diyoruz. Şairleri anlatıyorsa Tezkiretü'ş-Şuara, hattatları anlatıyorsa Tezkiretü'l-Hattatin gibi. Tezkirecinin bilgi birikimiyle mütenasip bu bilgiler. Bilgi toplama kaynakları var; mektup yazarak istiyor yahut bir arkadaşından, dostundan falan. İstanbul'daki bir adam Bağdat'taki bir şair ve yazar hakkında bilgi edinmeye kalkışırsa İstanbul'daki kadar olmayabilir. Yahut tezkirecinin merakıyla da mütenasip. Mesela Âşık Çelebi'de bu bilgiler çok zengindir; bir Hayâlî Bey'i anlatıyor 20 sayfa. Doğu biyografileri büyük ölçüde gruplar üzerinedir; şairler üzerinedir, hattatlar üzerinedir. Yani 250 kişiden bahsedecekseniz 250 kişiden de o kadar uzun bahsedemezsiniz, daha kısa olarak bahsedersiniz" dedi.
Biyografi Uzunluğunda Şöhret Faktörü
İsen, tezkirelerdeki bilgilerin uzunluğunun şairin kendi dönemindeki şöhretiyle doğru orantılı olduğunu, bu durumun kaynaklarda bir eksiklik olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, Batı edebiyatındaki biyografi boşluğuna yeniden dikkat çekti: "Eksiklikleri var mı? Evet. Ama bakın size söyledim, 16. yüzyılda Batı'da hiç yok. En karakteristik Shakespeare örneğini verdim. O bakımdan şairin kendi dönemindeki şöhretiyle de mütenasip. Yani Bâkî'den, tabiatıyla daha uzun bahsedecek de Usûlî'den biraz daha kısa bahsedecek tezkire. Onların zaten uzunluğu, kısalığına bakarak da şairin kendi yüzyılındaki konumuna dair bilgi edinmiş olabilirsiniz" şeklinde konuştu.
Programın sonunda, etkinliği düzenleyen Prof. Dr. Ahmet Akman'a katılım belgesini önceki dönem Konya Milletvekili Ahmet Sorgun ve eski baro başkanı Hasip Şenalp takdim ederken, konuşmacı Prof. Dr. Mustafa İsen'e katılım beratı ve çiçek hediyelerini Esin Çelebi Bayru takdim etti. Ayrıca günün anısına TYB Konya Şubesi yayınlarından oluşan kitap seti TYB Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu tarafından İsen'e hediye edildi. Program, katılımcıların yer aldığı toplu hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
(Ali Asım Erdem)